Son İletiler

Sayfa: [1] 2 3 ... 10
1
İktibas / ŞEFAAT İNANCIYLA YAPILANLAR
« Son İleti Gönderen: mustafakaya Nisan 16, 2025, 04:32:49 ÖS »
ŞEFAAT İNANCIYLA; YANİ TORPİL İNANCIYLA MÜSLÜMANLARA NELER YAPTILAR?

Şefaat inancıyla Müslümanları atıl bıraktılar.

Şefaat inancıyla Müslümanların Allah ile bağlarını kopardılar.

Şefaat inancıyla Allah’ı, cehennemin Rabbi, aracıları da cennetin rabbi yaptılar.

Şefaat inancıyla Allah ile kul arasına girip komisyonculuk yaptılar.

Şefaat inancıyla sorumluluk dini olan İslam dinini beleşçilik dini yaptılar.

Şefaat inancıyla Allah’ı zalim, kendilerini ise  Allah’ın elinden adam kurtaran merhametli ilah yaptılar.

Şefaat inancıyla Müslümanları Yahudi, Hristiyan, Mecusi, Hindu inancına ortak yaptılar.

Şefaat inancıyla “peygambere kul olmadan Allah’a kul olunmaz” diyerek Rasülün misyonunu, örnekliğini, insanlığını iptal ettiler.

Şefaat inancıyla kendilerini rahmetin, Allah’ı ise ateşin, işkencenin, eziyetin, karanlığın, zalimliğin, gaddarlığın faili yaptılar…

Şefaat inancıyla Müslümanlara, ölülerden yardım istettiler ve yaşadıkları halde Müslümanları "ölü toplumlar" yaptılar.

Şefaat inancıyla, insanın elini, yüreğini, beynini, bedenini aktif kılmak için gelen İslam dinini, tesbih taşı çevirme, taş yuvarlama, boncuk çevirme, sarık dolama, sakal sıvazlama dinine indirgediler.

Şefaat inancıyla Allah'ın rahmetini katlettiler, İslam dinini torpilciliğin, kayırmacılığın, "bizim adamcılığın", "bizim şeyhciliğin", "bizim efendiciliğin", "bizim particiliğin", "bizim mahalleciliğin", "bizim kavimciliğin" aracı, kaldıracı yaptılar.

Ramazan Yaman
16.04.2025
2
Yorumlarım / KUR'AN'DA "EGIMU" KAVRAMI
« Son İleti Gönderen: mustafakaya Nisan 16, 2025, 12:45:43 ÖS »
BİR AYET :
(Mâide-66)
وَلَوْ اَنَّهُمْ اَقَامُوا التَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِمْ مِنْ رَبِّهِمْ لَاَكَلُوا مِنْ فَوْقِهِمْ وَمِنْ تَحْتِ اَرْجُلِهِمْۜ مِنْهُمْ اُمَّةٌ مُقْتَصِدَةٌۜ وَكَث۪يرٌ مِنْهُمْ سَٓاءَ مَا يَعْمَلُونَ۟

"Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Rabblerinden onlara indirileni doğru dürüst uygulasalardı, elbette hem üstlerinden/gökten hem de ayaklarının altlarından/yerden yerlerdi. Onlardan aşırılığa kaçmayan bir zümre vardır, fakat çoğunun yaptıkları ne kötüdür !"

NOT :Buradaki uygulama, tahrif edilmemiş Tevrat ve İncil’in hayata geçirilmesidir. Zaten bu kitaplar hayata geçirilmediği için özgünlüklerini kaybetmişlerdir. Bir inancı tahriften korumanın en kestirme yolu onu hayata taşımaktır. Eğer kitap ehli kitaplarını uygulamada samimi olsalardı, bu samimiyet onları kitaplarının aslını aramaya yöneltecek, bu arayış da onları Kur’an’a ulaştıracaktı.Ayette geçen İKAME ETMEK ne demekmiş diye düşünenlere, güzel bir AYET örneğidir bu ayet 
TEVRAT ve İNCİL'i GEREĞİNCE "İKAME ETSELERDİ.." demeki ki müslümanım diyenelrin EKİMU ettiği SALAT "KURAN'ın HÜKÜMLERİNİ UYGULAMAKMIŞ ! ALLAH'A HAMD OLSUN. Yeni farkettim bu hakikati.
Dindar olmak ve dini uygulamak, medenî ve iktisadî bakımdan toplumları geri bırakmak şöyle dursun refah ve mutluluğun zirvesine çıkarır. Dini bırakıp menfaat felsefesine göre hareket edenler, başka milletleri sömürme yoluna gittikleri için gerilik, sefalet, savaş ve kargaşalara sebep olmaktadırlar. Allah’ın hükümranlığına boyun eğildiği takdirde yeryüzünde hiçbir kimse zerrece zulme uğramayacak, herkes hakkını alacak, zenginlik, bolluk ve refahı meşru yollarda arayacak ve işte o zaman gökten nimetler yağacak, bolluk ve bereket olacak, yerden de zenginlikler fışkıracaktır.  ‘’Üstlerinden’’maksat yağmurla gelen bolluğu, ‘’ayaklarının altından’’ ise, yerde biten ürünler ile yer altı kaynaklardır. Ayrıca açıktır ki, Tevrat ve İncil’i ikame etmekten kastedilen, onların o dönemde ellerinde kalan hak Tevrat ve İncil’den geriye kalana uymaları olup tahrif olana uymak anlamına gelmemektedir. Yani eğer bunlar kendi dönemlerinde Tevrat ve İncil’in hükümleriyle ve Rablerinden kendilerine indirilenlerle amel etmiş olsaydı’’ şeklindedir.

16.04.2025
3
Köyden Yazılar / AĞIN
« Son İleti Gönderen: mustafakaya Nisan 16, 2025, 06:53:03 ÖÖ »
AĞIN
Ağustos güneşi renkleri
gökyüzünde uçuşuyor
tarlalar
yırtıcı bir kuşun
sevimli tüyleri gibi
yer değiştiriyor gölgeleri
beyaz topraklı bayırlarda
Köylerin sürüleri
bağların sevinci
salkımların
sarhoş bakışları
bir aşkın yedi rengi
gün batımı
gün doğumları
renkleriyle Ağın
tüm çekiciliği
tüm sancıları
güneş ışığıyla yıkanır
dağ bayır tepeler
ömürler güzelleşir
ve çobanın sürüsü
Ağın'ın ruhunu gezdirir
Güneşin bağlara değmesi
Toprağa geçmesi
göğün
yağmur sonu aydınlığı
Ağın'ı değiştirir
güle oynaya mevsimler
bereketi ile gelir
sıra dutlarda
Hoşrik koyunda bulutlar mola verir.

mustafa kaya
16.04.2025
4
Köyden Yazılar / YOSUNLU GÖL
« Son İleti Gönderen: mustafakaya Nisan 16, 2025, 06:52:13 ÖÖ »
YOSUNLU GÖL
göller vardı köyümüzde
kurbağa dolu
yosunlu
en güzel hatıramızdır
yosunlu göllerde çimmelerimiz
 hangi kuşlar dinliyordu
 ürkek ,cesur
 çocukça sırlarımızı
 anlatırdık sırayla
 uzaktan Fırat dinlerdi
 çıplak zayıf bedenlerimiz
 güneşlenirdi
kuruturdu yaz güneşi
en ıslak giysilerimizi
en olmadık konuşmaları
dinlerdi meraklı bulutlar
bostanlıklar
ekili araziler severdi
çocuk mutlu yüzlerimizi
müezzinin sesiydi
zamanın dili
gözetlerdi damlarımızı
leylek yuvaları
biz çimerken gölde
bize göl, deniz olurdu
ürken kurbağalarla yarışırdık
tek korkumuz
gölün sahibi çıkıp gelirse
kaç kez
elbiselerimizi alıp kaçtık
yalın ayak yarı çıplak
öyle saklı ki anılarımız
gölün çamurlu suyu
taşlarla çevrili dar boyu
kurbağa sesleri
ne cesaret girerdik
güven vermez suda yüzerdik
ne kadar neşelimutlulukla
köye dönerdik sonra
güle oynaya ..

Mustafa KAYA
14.04.2025
5
Yorumlarım / AKLI DIŞLAMAK
« Son İleti Gönderen: mustafakaya Nisan 15, 2025, 11:04:06 ÖS »
TEFEKKÜR
(Enfal-22)
اِنَّ شَرَّ الدَّوَٓابِّ عِنْدَ اللّٰهِ الصُّمُّ الْبُكْمُ الَّذ۪ينَ لَا يَعْقِلُونَ 
''Gerçek şu ki, Allah katında yeryüzünde canlıların en kötüsü ; aklını kullanamadığı için (gerçeğe)sağır ve dilsiz kalanlardır. "

NOT : Aklını devre dışı bırakarak, başkasının aklıyla düşünen bir kimsenin imanı geçerli değildir. Zira iman, emin olmayı gerektirir; emin olmak da akıl ile olur. Kendi aklı ile iman etmeyenle kendi aklıyla inkar edenin bir farkı yoktur. 2/18, 171, 6/39, 7/179, 17/97 İnsan düşünme, kavrama, anlama ve hükmetme yetisini kullanmazsa o insan hayvandan faksız duruma düşer. “(Allah) pisliği (huzursuzluğu, cehaleti, yobazlığı, azabı), akıllarını kullanmayanların üzerine musallat eder.” (Yunus/100) Böyle insanlar aklî melekelerini kullanmadıkları için doğruları duymazlar ve gerçekleri konuşmazlar.Aklını devre dışı bırakarak, başkasının aklıyla düşünen bir kimsenin imanı geçerli değildir. Zira iman, emin olmayı gerektirir; emin olmak da akıl ile olur. Kendi aklı ile iman etmeyenle kendi aklıyla inkar edenin bir farkı yoktur.

(Hucurat-13)

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَٓائِلَ لِتَعَارَفُواۜ اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ 

'' Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve 'birbirinizi tanımanız ve tanışmanız' için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk, renk, soy ve servetçe değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, haber alandır..''

NOT :  İslâm’ın evrenselliğini tüm zamanlarda haykıran bir âyet. Yani : Kimse doğuştan imtiyazlı/doğuştan mahrum değildir. Kişinin kendi seçmediği şeylerle övünmesi anlamsızdır. Takvâ, kişilerin kendi akıl ve iradeleriyle yaptıkları bilinçli tercihi ifade eder. Bu şu mânayı içerir: Ne kadar sorumlu davranırsanız, o kadar üstün olursunuz ! Takvâ: din dilinde: Kişinin, âhirette kendisine zarar verecek şeylerden sakınmasıdır. Başta şirk ve küfürden, haram ve günahlardan, hatta tenzihen mekruh şeylerden sakınma, buna dahildir. Yani, hepinizin birbiriniz üzerinde hiçbir kalıtımsal üstünlüğe sahip olmadan tek bir insanlık ailesine mensup olduğunuzu bilesiniz . Bu, önceki iki ayette geçen, insanların birbirlerinin onurunu koruma ve gözetmeleri tavsiyesi ile bağlantılıdır. Başka bir deyişle, insanların “kavimler ve kabileler”e dönüşmesi, görünürdeki farklılıklarının ardındaki temel insanî birliği/birlikteliği anlama ve takdir etme eğilimini azaltmayı değil, tersine bu eğilimi arttırmayı amaçlamaktadır. Ve bunun karşılığında da bütün ırkçı, milliyetçi/kavmiyetçi veya kabilevî önyargılar (‘asabiyye) kınanmıştır. Kur’an’da zımnen, Hz. Peygamber tarafından ise daha açık bir şekilde kınanmıştır . Ayrıca, Hz. Peygamber, insanların kavmî veya kabilevî geçmişlerini yüceltmeleri konusunda şunları söylemiştir: “Bakınız, Allah, atalarını yüceltmeye dayanan cahiliyye şirkinin kibrini sizden uzaklaştırdı. İnsan, ya Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde olan bir mümin, yahut çaresiz bir günahkardır.."

15.04.2025
6
Yorumlarım / KUR'AN VE ABDEST
« Son İleti Gönderen: mustafakaya Nisan 15, 2025, 11:01:57 ÖS »
KUR'AN VE ABDEST :
Kuran'a Abdestsiz Dokunulabilir Mi ?
«Şüphesiz bu çok şerefli bir Kur'an'dır. Korunmuş bir kitaptadır. Ona temiz olanlardan başkası el süremez. Alemlerin Rabbinden ,indirilmiştir."
(VAKIA/77-78-79). Şimdi bu ayet ışığında konuya bakalım :

1) Bu âyette Kur'an okumak için ya da sayfalarına bakmak dokunmak için abdest almak şeklindeki düşüncelerin ayette yer almadığını görürüz . Ayet, kitabın sayfalarına dokunmayı anlatmıyor. Gizli kitaba ulaşmaktan bahsediyor. Yani Kur’an-ı Kerim’in aslı, Allah katındaki Levh-i Mahfuzdadır. Onu oradan Allah, Cebrail vasıtasıyla Hz. Muhammed’e iletmiştir. Cebrail’in getirdiği vahye, her hangi bir şeytanın ya da cinin müdahalesi söz konusu olamaz. O, Allah tarafından korunmaktadır. Şeytanlar ve cinler ona dokunamazlar’ anlamındaki açıklamayı, Kur’anı eline alıp, okuyamaz şeklinde yorumlayanlar bizce hata etmişlerdir. Ayetleri bir kez daha dikkatlice okuyalım:
Şüphesiz ki bu çok şerefli ve yüce bir Kur'an'dır. Onların iddia ettikleri gibi bir kahinin sözü, bir delinin saçması veya Allah adına uydurulmuş bir şey değildir. Eskilerin efsanesi olmadığı gibi şeytan tarafından da indirilmemiştir. Bilâkis o yüce bir Kur'an'dır. Kaynağı yücedir, hedefi yücedir.
«Korunmuş bir kitaptadır.» O kitap muhafaza edilmiştir. Bu âyetin tefsiri hemen ardından gelen şu âyetle yapılmaktadır : «Arınmış olanlardan başkası ona el süremez.»
Müşrikler Kur'an'ı şeytanların indirdiğini sanıyorlardı. Burada bu iddia reddedilmektedir.
Çünkü şeytan Allah'ın katında hıfzedilen bu korunmuş kitaba el süremez. Onu ancak arınmış melekler indirirler demektir .
«Ona arınmış olanlardan başkası el süremez.» ayetinin en açık ve uygun tefsiri budur.
Nihayet Kur'an'ı yeryüzünde temiz ve pis, mü'min ve kafir herkes elleyebilir. Bu durumda nefiy edatı tahakkuk etmez. Ancak mânayı şeytanların indirmesine bağlamakla nefiy edatı gerçekleşmiş olur. Gökte saklı bulunan bu kitabı ancak arınmış olan melekler eller demekle şeytanların indirmesi iddiası nefyedilmiş olmaktadır
Bu görüşü âyetin arkası da teyit etmektedir. «Alemlerin Rabbinden indirilmiştir» şeytanların yanından değil.
Bu âyetin bir başka manaya geldiğini belirten iki hadis rivayet edilir. Buna göre ancak temiz olanlar elleyebilirler. Ne var ki İbn Kesir o iki hadis hakkında şöyle demektedir : Bu hadisi Zühri ve diğerleri okumuşlardı ancak onu ahzetmek gerekmez. Dârekutni aynı rivayeti Amr İbn Hazım'dan, o da Abdullah İbn Ömer'den ve Osman İbn Eb'ül-As'dan nakletmiş ise de her iki hadisin senedinde (değişik) görüşler vardır ki doğrusunu Allah bilir.

2) Diğer taraftan Kur’an tüm insanlara gönderilmiştir. Yalnızca inananlara hitap etmiyor.
Müslüman adaylarına da hitap ediyor. Oysa onların abdest alabilmeleri ancak, müslüman olduktan sonra mümkündür. Öyleyse, abdestleri olmadığı için onlara Kitabı okumayı yasaklayalım mı?
Yoksa, önce okuyup, anlasınlar, üzerinde düşünsünler ve müslüman olsunlar, sonra da Kur’an’ı abdestli olarak alıp okusunlar mı diyelim?

3) Kaldı ki sadece gayri müslimler Kur’an’a abdestsiz dokunabilir ama; müslümanlar dokunamaz, diyemeyiz.
Müslümanın abdestsiz olarak yapamayacağı şey namaz kılmaktır. Kur’an-ı Kerim’de abdest emri namaz kılmak için verilmektedir:
“Namaza kalktığınız zaman, yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi, başınızı mesh edip topuklara kadar ayaklarınızı yıkayınız. Eğer, cünüp iseniz, temizlenin, hasta veya yolculukta iseniz, veya biriniz tuvaletten gelmişseniz, yahut kadınlarınızla münasebette bulunmuş da su bulamamışsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin, yüzlerinizi ve ellerinizi onunla meshedin. Allah, size zorluk çıkarmak istemez. Allah sizi arındırmak üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz.” (Maide: 6)

15.04.2025
7
Yazılarım / UYUMAYA ZORLANMAK
« Son İleti Gönderen: mustafakaya Nisan 15, 2025, 10:55:01 ÖS »
dün geceydi , uyumak için saydığım koyunlar bi baktım trip atıyo lan bana...neymiş efendim o iki kere atlamış mış ,sıra bozulmuş ta, diğerinin çite yünleri takılmış mış ta.. ..bak bak triplere bak..!!! neyseee ya dedim tekrar baştan aldım saymaya , koyunlardan itiraz geldikçe çatışmasız uyumak için ne yapayım tekrar tekrar saymayı baştan almaktan kurtulamadım.. uyuya kalmışım sonunda , koyunların sayısını da unuttum doğrusu ....nihayet sabah oldu yeni güne iyi güzel sağlıklı uyandım nihayet, komikti sağıma soluma bakınmam koyun arar gibi, neyse rüya y mış ..el hamdu lillah ..

12.04.2025
8
Yazılarım / İKİNCİ TAYİNİM
« Son İleti Gönderen: mustafakaya Nisan 15, 2025, 10:40:57 ÖS »
İKİNCİ TAYİNİM

Yıl 1979, askerden terhis olur olmaz tekrar öğretmenlik için Bakanlığa başvuruyorum,bir hafta içinde yeni görev yerim ve okulum belli oluyor , evet gideceğim okul , uşak/imam hatip lisesi , mart ayının ikinci günü başlamam gerekiyor, daha önce 1975 yılında iki yıl Şereflikoçhisar lisesinde öğretmenlik yapmış , oradan askere gitmiştim , şimdi yeni okulumda ilk derse girecektim , tabi ki mutlu ve heyecanlı ilk oluyor gibi , sevinçli ve meraklı ve istekliydim , ilk ders , 12.sınıf dinler tarihi , ikinci ders lise birinci sınıf siyer,üçüncü ders yine lise bir Arapça,dördüncü ders lise ikinci sınıf kur’an_ı Kerim ve devam edip gidiyor,her şey yolunda ve kısa zaman içinde sanki yıllarca burada bu okulda görev yapan biri gibi hissediyordum kendimi, okulda öğretmenler , meslek dersleri öğretmenleri ve kültür dersi öğretmenleri olarak görev yapıyorlar, dini derslere giren öğretmenlere meslek dersleri öğretmenleri deniliyordu , türkçe , matematik,tarih,coğrafya gibi derslere girenlere kültür dersleri öğretmeni deniliyordu , güzel başlamıştım ve sevmiştim okulu , içim ısındı herkese , zamanın nasıl geçtiğini anlatamam ama aklım fikrim ankara’da bıraktığım eşim ve çocuklar’da,onları en kısa zamanda buraya taşımalıydım ve günlerim ev aramakla geçiyordu , üç hafta geçti bir tanıdık arkadaşın gösterdiği evde bir başıma kalıyorum,hava soğuktu ve eldivenlerle,pardesü ile ve başımda yünlü bir takke ile sımsıkı battaniye içinde kendimi saklıyor ısınıyorum,gün boyu okulda , esnaf dükkanlarında dışarıda ısınıyor ,yatsı namazından hemen sonra eve gelip kendimi anlattığım gibi battaniyeye sarıp divanda uyuyarak sabahın gelmesini ve uyandığımda güzel okuluma çok sevdiğim öğrencilerime ve özlediğim derslere koşmak istiyordum,uşak o dönemlerde şiddet hareketlerinin ve ideoloji gençlik kavgalarının üssüydü,tedbir için her gün farklı sokaklardan okula gitmeye özen gösteriyordum,yakından ve uzaktan gelebilecek davranış bozukluklarına dikkat kesilerek yolumu uzatmayı tercih ederdim,başıma gelebileceğini düşündüğüm her ihtimale karşı evden ve okuldan çıkarken devamlı abdestli olarak çıkmayı alışkanlık haline getirmiştim, aslında mü’min insanın bir gerçeğidir abdestli olmak ,ancak maalesef hayat normalleşip kavga ve şiddetten uzak bir seyir takip etmeye başladığı günlerde , bu güzel disiplini ,bu ahlaki güzelliği gevşettik, neredeyse dikkatsiz olmaya başladık,bu durum beni her zaman rahatsız ediyordu ve ne zaman kendimle yüzleşsem bu ihmalkar ve gevşek tutumumu kınarım, geceleri çıktığım zamanlar bu alışkanlığı ihmal etmemeye dikkat ettim, nihayet bir ev bulabilmiştim eski garaj yolu üzerinde , değergeç sk,dişçi hasan kandemir’in teras katı, iki buçuk yıl burada oturacaktık ,suların üçüncü çekme kata çıkmadığı o susuz yaz günleri çileli günlerimiz olmuştu ve hayat devam ediyordu.

13.04.2025
9
Sohbet / AYETLERLE TEFEKKÜR
« Son İleti Gönderen: mustafakaya Nisan 15, 2025, 10:37:40 ÖS »
AYETLERLE TEFEKKÜR :
(Casiye /6)
تِلْكَ اٰيَاتُ اللّٰهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّۚ فَبِاَيِّ حَد۪يثٍ بَعْدَ اللّٰهِ وَاٰيَاتِه۪ يُؤْمِنُونَ
"Bunlar Allah’ın sana aktardığı tümüyle gerçekleri içeren ayetleridir. Allah’a ve ayetlerine güvenmedikten sonra artık hangi söze güvenecekler?"

NOT : Bunlar Allah’ın yaratılmış ayetleridir. Aynı zamanda bu ayetler,  inanıp güvenmek ve emin olmak isteyenler için birer göstergedir. Allah’ın yarattığı ayetler ile yazılı ayetleri arasındaki bu uyum 5. ayette de belirtildiği gibi “Aklını kullanmak” koşuluyla bulunabilir. Kur’an-ı Kerim’de “aklınızı kullanmak” , “bilgilerinizi kullanmak” ve “dik duruşlu olmak” koşulları sağlandığı takdirde Allah’ın ayetlerinin açıkça anlaşılabileceği pek çok ayette buyrulmuştur. Her insanın ölmeden önce Allah’ın ayetlerinin gerçek olduğunu, kendi içinde ve etrafında yapacağı gözlemlerle mutlaka anlayacağı Fussilet/53’te belirtilmiştir.

(Casiye/7)

وَيْلٌ لِكُلِّ اَفَّاكٍ اَث۪يمٍۙ

" Gerçeği sürekli ters yüz eden , günaha düşkün olan herkesin vay haline.!"

NOT :  Effâk, “yalanda sınır tanımayan”dır. Yalan sınırı aşınca bizzat sahibini aldatır. “Kendisini aldatarak” karşılığının gerekçesi budur.

(Casiye /8)

يَسْمَعُ اٰيَاتِ اللّٰهِ تُتْلٰى عَلَيْهِ ثُمَّ يُصِرُّ مُسْتَكْبِرًا كَاَنْ لَمْ يَسْمَعْهَاۚ فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍ

"Böyleleri, Allah’ın ona okunan ayetlerini dinler ama hiç dinlememiş gibi büyüklük taslayarak bildiğini okur. Sen ona acıklı bir azabı müjdele."

NOT : Cahiliye dönemindeki Mekke müşriklerinin ortaya koyduğu bu tablo Kur’an’ın şiddetle karşı çıktığı bir durumdur. Ancak benzer manzaraya bugün de rastlamak mümkündür. Hem de Müslüman olduğunu iddia eden bazı kişiler Kur’an ayetleri kendilerine okunduğu halde işlerine gelmediği ya da kendilerini bir şey zannettikleri için onlardaki mesajı hiç duymamış gibi büyüklük taslamaya, duyarsız, sorumsuz ve savurganca yaşamaya devam ederler. Hele biraz da servet ve şöhrete sahipseler, Kur’an’ı fakirlerin, dışlanmışların, mazlumların, işi gücü olmayan garibanların, biraz da cahillerin (hâşâ) kitabı olarak görürler. Unutmayalım ki; en büyük küfür Allah’ın mülkünde, Allah’ın verdikleriyle Allah’a meydan okumaktır.

(Casiye /9)

وَاِذَا عَلِمَ مِنْ اٰيَاتِنَا شَيْـًٔاۨ اتَّخَذَهَا هُزُوًاۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُه۪ينٌۜ

"Ayetlerimizden bir şey öğrendiğinde de hafife alır. Onların hak ettiği alçaltıcı bir azaptır."

NOT : Yani: ya âyetlerimizi işitmezler ya da işittiklerini alay konusu ederler. Kişi küçümsediği ve önemsiz gördüğüyle alay eder. Eğer alay edilen şey vahiy ve onun taşıdığı haberlerse, bu alayın yöneldiği makam doğrudan vahyin sahibi olan Allah’tır. Allah’la alay edecek kadar küstahlaşan biri, iflah olmaz bir hastalığa yakalanmış demektir.

(Casiye/10)

مِنْ وَرَٓائِهِمْ جَهَنَّمُۚ وَلَا يُغْن۪ي عَنْهُمْ مَا كَسَبُوا شَيْـًٔا وَلَا مَا اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَوْلِيَٓاءَۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌۜ

"Onların sonu Cehennemdir. Ne kazandıkları şeyler işlerine yarayacak ne de Allah ile aralarına koydukları dostları... Onların hak ettiği büyük bir azaptır."

(Talak-2)

وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجًاۙ                                                                 

''Kim Allah'a saygı duyarsa, O, kendisine bir çıkış yolu yaratır..''

(Talak-3)

وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُۜ وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ فَهُوَ حَسْبُهُۜ اِنَّ اللّٰهَ بَالِغُ اَمْرِه۪ۜ قَدْ جَعَلَ اللّٰهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا

'' Allah, onu hiç beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah'a dayanıp güvenirse, O, kendine yeter. Şüphesiz Allah, dilediği şeyi sonuca ulaştırır. Allah her şey için bir ölçü belirlemiştir...''

13.04.2025
10
Köyden Şiirler / MEZARLIK
« Son İleti Gönderen: mustafakaya Nisan 15, 2025, 10:35:59 ÖS »
MEZARLIK
durdum ve
düşündüm
ne acılı günler vardı
evlerin her birinde
gözyaşları saklı
benim doğduğum köyde
taşlar da ağlardı
hiç biri unutulmadı
sevinç ve acı
mutluluk ve hüzün
hepsi bizim hikayemiz
tüm diyeceklerimiz
mezarlıktan geçer
burası bizim gerçeğimiz buradan
Kabirlere seslenmek
bin bir hatıraya
selam ile yürümek
geçmişi dinlemek
dünü bugünü buluşturur
hüzünlü bir düşüncedir
küllenmeyen acılarımız
bir kitabın sayfalarıdır
bu yüzden seslenir bize
her bir kabir
suyun ve toprağın
bizden kopardığı
unutulmaz canlar
işte buradalar
söğüt ağaçları anlatsın
o acılı günleri
gözyaşı ile geçti hayat
dualara kalktılar
iki tarafı bahçeli yollar
üst üste taşlı duvarlar
taşlara sarılı çalılıklar
kaç tabut geçti mezarlığa
doğum ve ölüm
ve sonrası bekleyiş
mezarın sessizliği
akla düşürür
ölüm ve ahıreti .

14.04.2025
mustafa kaya
Sayfa: [1] 2 3 ... 10