Son İletiler

Sayfa: [1] 2 3 ... 10
1
Aşk Şiirleri / AŞK
« Son İleti Gönderen: mustafakaya Şubat 02, 2025, 06:24:13 ÖS »
AŞK

aşk beni bulduğunda
yalnızlığımın serüveni
şehrin karanlığına karıştı
aşk kalbime yerleşiyor
onunla geçen düşlerim
duygulara binmiş yolculuğu
hayatım oldu
uzakları yakın etti bana
sevdim onu aşk gibi
yaz yağmurları kadar duygulu
şelale kadar coşkulu
onunla hançerleyeceğim
rüzgarların biçeceği mutsuzlukları
hayaller kuracağım
uçsuz bir sevgimiz olacak
bize yıllar yaşatacak
eğer üzülürsek ,
her şey siyah
her şey bir rüya olacak .


01.02.2016
mustafa kaya
2
Sohbet / CUMA GÜNLERİ
« Son İleti Gönderen: mustafakaya Ocak 29, 2025, 03:54:37 ÖS »
CUMA GÜNLERİ :

Çok soğuktu bugün,  namaz kılanlar olarak
müthiş üşüdük dışarıda
sağ olsun imam arkadaş hutbe giriş okumalarını detaylı uzun uzun okuyor, nihayet hutbe başlıyor,  uzun mu uzun, durumlara vakıf olanlar kırpma kısaltma yapıyorlar ama şikayet edilir endişesiyle hutbeyi olduğu gibi okuyorlar , ah be güzel hocalarım dışarıdaki fırtına ve soğukta namaz kılan genç yaşlı insanları da biliyorsun be mübarek kısa tut işte, neyse hutbe bitiyor fakat malum hutbe de ayakta ve oturarak okunan dualar kısmını da uzun tutan hocalarımız oluyor , neyse nihayet namaza durduk hadi bugün maun ve Kevser sureleri okundu, geçen cuma yarım sayfa Hucurat suresi okudu, peygamberimiz kısa tutun diyor cemaatte yaşlı olanınız, hastası olanınız, abdesti tutamayanınız vardır buyuruyor, hal böyle iken unutuluyor, unutuyoruz veya sorumluluğumuzu bilemiyoruz, konuyu hocalarla açtığımda duyduğum şu oldu, dizi seyrederken, stadyuma girmek için uzun kuyruklarda beklerken, veya çay kahve yerlerinde zaman geçirirken sızlanma yok ama durum cami olunca bekleyemiyor sıkılıyor.. diyor değerli hocalar, peki bu mu dur uzun uzun okumanın dayanağı, yani böyle bir yaklaşım biçimi dini doğru anlamak mı , yoksa ahlaki anlayış sorumlu duyarlı düşünce eksikliği mi.? sağlık olsun diyelim ancak Cemaatle kılınan namazlarda cemaatin durumunu dikkate alarak namazı kısa tutmak sünnettir. Peygamber Efendimiz'in kıldırdığı namazlarda bu durumu dikkate alarak cemaatle kıldırdığı namazları kısa tutmuştur, konu ile ilgili şu iki örnek  zarafetin, anlayış ve ince düşüncenin güzelliğine rastlarız peygamberde :
“Ben, uzatmayı arzu ederek, namaza dururum da, bir çocuğun ağlamasını işitir, onun annesine güçlük çıkarıp üzmekten hoşlanmadığım için, namazı kısa keserim...''
“Sizden biriniz, insanlara namaz kıldırdığı zaman, hafif tutsun. Çünkü onların arasında zayıf, hasta ve yaşlılar vardır. Herhangi biriniz kendi başına namaz kıldığında ise dilediği kadar uzatsın.”
İnşaallah, özellikle cuma namazı için bunu dikkate alalım, beklenen öz, ana fikir, maksadın hasıl olduğu bir bilinç içİnde okunan hutbeler , ve kısa tutulan namaz uygulamalarına özen gösterelim ..ve's-selam

29.01.2025
3
İnsan&Şehir Şiirleri / ÇENGELKÖY
« Son İleti Gönderen: mustafakaya Ocak 29, 2025, 03:38:19 ÖS »
ÇENGELKÖY

Çınar'altı Çengelköy'de
sabah erken saatler
cennetten köşe
duygular geçidi
boğazın rengi
balıkçı sandalları
çınarın sevinci
yalılar birer inci
sevgi şehri İstanbul
boğazın güzelliği
insan ruhuna seslenir
martılardan geçilmez
mavi su
vapurlar, iskeleler
eksik olmaz
İnsan hayatlarından
sıcak kelimeler düşer
çınarın hayret gövdesi
denize uzanan kolları Çengelköy'de şölen
sahil kalabalık
resimli kitaplar gibi
birbirinden renkli yüzler
geçmişin gölgeleri
kaç yüzyıllık çınar
devasa gövdesinde
boğumlar fısıldaşır
kaç insanın derdi
mutlu sevinçli günleri
sır gibi saklıdır çınarda
oturdum altında
bin duyguyla çoğaldım
barıştım kendimle
Çınaraltı Çengelköy'de.


mustafa kaya
19.09.2015 / çengelköy
4
İnsan&Şehir Şiirleri / TABUT
« Son İleti Gönderen: mustafakaya Ocak 29, 2025, 03:37:04 ÖS »
TABUT

belli ki
bir acı bir kayıp var
hayatın seyri değişiyor
bağırıyor ağaçlar
yıldırımlarını bırakıyor gök
beklenmedik an
kıyamet kopmuş
insanlar
uykusundan kalkıyor
rüzgar
taş kovuklarına kaçıyor
korkular birbirini buluyor
keder içindeler
sevenlerin duyguları
ölüm korkularınla insan
hüzün ve ağlama dolu
tanımadığım bir kalabalık
cami avlusunda
ölüm selası yayılıyor
bir insanı taşıyor insanlar
hüzünlü gözleriyle
tabutu takip ediyor
bir kabir
tabutunu bekliyor
derin mi derin mezar
mezarın hesabı
ölüm kadar keskin
insanı bekleyen çukur
karanlık mı karanlık
işte akıbet budur !


mustafa kaya
28.01.2025
5
Yorumlarım / RUHUN RUH DÜNYASI
« Son İleti Gönderen: mustafakaya Ocak 29, 2025, 03:35:37 ÖS »
RUH'UN RUH DÜNYASI :

Uyuyan kişi, geçen zamanın farkında olmaz. Ashab-ı Kehf mağarada tam 309 yıl uyumuştu ama geçen zamanın farkında değildi. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

(Kehf/19)

وَكَذَلِكَ بَعَثْنَاهُمْ لِيَتَسَاءلُوا بَيْنَهُمْ قَالَ قَائِلٌ مِّنْهُمْ كَمْ لَبِثْتُمْ قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ

''birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırdık. İçlerinden biri :'ne kadar kaldınız ?' diye sordu. “ bir gün, belki de daha az kaldık 'dediler."

Ölümle uyku aynı şekilde algılandığı için ölen kişi de geçen sürenin farkında olmaz.  İlgili âyet de şudur:

(Bakara - 259)

أَوْ كَٱلَّذِى مَرَّ عَلَىٰ قَرْيَةٍ وَهِىَ خَاوِيَةٌ عَلَىٰ عُرُوشِهَا قَالَ أَنَّىٰ يُحْىِۦ هَٰذِهِ ٱللَّهُ بَعْدَ مَوْتِهَا ۖ فَأَمَاتَهُ ٱللَّهُ مِا۟ئَةَ عَامٍ ثُمَّ بَعَثَهُۥ ۖ قَالَ كَمْ لَبِثْتَ ۖ قَالَ لَبِثْتُ يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ ۖ قَالَ بَل لَّبِثْتَ مِا۟ئَةَ عَامٍ فَٱنظُرْ إِلَىٰ طَعَامِكَ وَشَرَابِكَ لَمْ يَتَسَنَّهْ ۖ وَٱنظُرْ إِلَىٰ حِمَارِكَ وَلِنَجْعَلَكَ ءَايَةً لِّلنَّاسِ ۖ وَٱنظُرْ إِلَى ٱلْعِظَامِ كَيْفَ نُنشِزُهَا ثُمَّ نَكْسُوهَا لَحْمًا ۚ فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُۥ قَالَ أَعْلَمُ أَنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ

''şu kişiyi de düşündün mü ? binaları tamamen çökmüş bir kente uğramıştı da “ Allah burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek?” demişti. Allah onu yüz yıl süreyle öldürdü, sonra diriltti. “Ne kadar kaldın?” dedi. “Bir gün kaldım, belki bir günden de az!” dedi. Allah dedi ki: “Yok, tam yüz yıl kaldın! Yiyeceğine ve içeceğine bak, hiç bozulmamış! Bir de eşeğine bak! Bu, seni insanlara bir belge yapmak içindir. Şimdi de (eşekten kalma) kemiklere bak, yerden nasıl kaldıracağımızı, sonra nasıl ete büründüreceğimizi gör!” Bunları açık açık görünce dedi ki: “Şimdi biliyorum, Allah her şeye bir ölçü koyar..''
Yüz sene ölü kalıp dirilen de 309 sene uykuda kalan da “Bir gün veya bir günden az.” kaldığını sanıyor. Bu konuyu daha açık olarak anlatan âyet şudur:

(Nahl/77)

وَلِلّهِ غَيْبُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَمَا أَمْرُ السَّاعَةِ إِلاَّ كَلَمْحِ الْبَصَرِ أَوْ هُوَ أَقْرَبُ إِنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

''göklerin ve yerin bütün bilinmeyenleri (gaybı) Allah’a aittir. Kıyamet saatinin gelmesi, gözü kapayıp açma kadar, belki daha da yakındır. Allah her şeye bir ölçü koyar...''

Öldükten sonraki dirilme, uyuyanın uyanmasına benzer. İlgili âyet şöyledir:

(Yâsîn/51-52)

وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَإِذَا هُمْ مِنَ الْأَجْدَاثِ إِلَى رَبِّهِمْ يَنْسِلُونَ . قَالُوا يَا وَيْلَنَا مَنْ بَعَثَنَا مِنْ مَرْقَدِنَا هَذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمَنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ

''Sura üflenmiştir. İşte o zaman kabirlerinden Rablerine doğru koşup giderler. “ yazık oldu bize ! bizi yattığımız yerden kim kaldırdı ? derler..''

Bu âyetlere göre ilk ölen insan ile en son ölen insanın, geçen zaman algısı aynıdır.
Ölen de uyuyan gibi, gözünü kapamadan önce kendi durumunun farkında olur. İyi kişi, rahat bir uyku çeker. Kötü kişi, yatağa vicdan rahatsızlığı içinde yatar. Ölümle yüz yüze gelen kişi, hayatının biteceğini anlayacağı için ondaki ruh halinin etkisi daha fazla olur. İyi kişinin, ölüm öncesi halini şu âyetten öğreniyoruz:

(Nahl/32)

الَّذِينَ تَتَوَفَّاهُمُ الْمَلآئِكَةُ طَيِّبِينَ يَقُولُونَ سَلامٌ عَلَيْكُمُ ادْخُلُواْ الْجَنَّةَ بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

''Melekler, iyi durumdakilerin ruhlarını aldıkları sırada şöyle derler: “Artık güvendesiniz ! yapmış olduğunuz şeylerin karşılığı olarak cennete gireceksiniz..''

Günahkâr müminlerin ruhları alınırken duydukları sıkıntıları şu âyetlerden öğreniyoruz:

(Münâfikûn/10-11)

وَأَنفِقُوا مِن مَّا رَزَقْنَاكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ فَيَقُولَ رَبِّ لَوْلَا أَخَّرْتَنِي إِلَى أَجَلٍ قَرِيبٍ فَأَصَّدَّقَ وَأَكُن مِّنَ الصَّالِحِينَ , وَلَن يُؤَخِّرَ اللَّهُ نَفْسًا إِذَا جَاء أَجَلُهَا وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ .

''size rızık olarak verdiğimiz şeylerden hayra harcayın ; yoksa ölüm gelip çatar da şöyle dersiniz: “ Rabbim ! ne olur ; beni kısa bir süre daha yaşat da sadaka verip iyilerden olayım.” bir kimsenin ömrü bitince Allah ona asla ek süre vermez. Allah, yaptığınız her şeyin iç yüzünü bilir.."

Hayatlarını yanlışlar içinde geçirenlerin, ölüm öncesi hallerini anlatan âyetler şöyledir:

(Nahl/28-29)

الَّذِينَ تَتَوَفَّاهُمُ الْمَلائِكَةُ ظَالِمِي أَنفُسِهِمْ فَأَلْقَوُاْ السَّلَمَ مَا كُنَّا نَعْمَلُ مِن سُوءٍ بَلَى إِنَّ اللّهَ عَلِيمٌ بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ . فَادْخُلُواْ أَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا فَلَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرِينَ.

''Melekler, kendilerini kötü duruma düşürmüş kişilerin ruhlarını alırken onlar hemen teslimiyet gösterecek ve “Biz kötü bir şey yapmıyorduk ki!” diyeceklerdir. ‘Hayır, ne yaptığınızı Allah iyi biliyor. Siz, ölmemek üzere Cehennem’in kapılarından gireceksiniz ’.
Büyüklük taslayanların yerleşecekleri yer ne kötüdür..!''

Bütün bunların, ruhlarının alınmasından önce olduğunu şu âyetler anlatmaktadır:
حَتَّى إِذَا جَاء أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِ . لَعَلِّي أَعْمَلُ صَالِحًا فِيمَا تَرَكْتُ كَلَّا إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا وَمِن وَرَائِهِم بَرْزَخٌ إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ . فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ فَلَا أَنسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلَا يَتَسَاءلُونَ
  .فَمَن ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ . وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُوْلَئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ فِي جَهَنَّمَ خَالِدُونَ  . تَلْفَحُ وُجُوهَهُمُ النَّارُ وَهُمْ فِيهَا كَالِحُونَ

''onlardan (yanlış yolda olanlardan) birine ölüm geldi mi şöyle der: “ Rabbim ! Beni geri çeviriniz. Terk ettiğim dünyada belki iyi bir iş yaparım.” Hayır, asla! Bu onun söyleyeceği (boş) bir sözdür. Önlerinde yeniden dirilecekleri güne kadar bir engel vardır..'(Mü’minûn99-100)

Kıyamet öncesi bütün insanların vücutları ölmüş, sadece ruhları kalmış olur. Şu âyet kıyamet sırasında ruhların göğe yükseltileceğini ifade etmektedir:

تَعْرُجُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ

''süresi elli bin yıl olan bir günde (tekrar diriliş öncesi) melekler ve ruhlar O’na yükselir..''(Meâric/4)

Aşağıdaki âyete göre ilk yaratılışın tamamlanması da aynı sürede olmuştur:

كَمَا بَدَأْنَا أَوَّلَ خَلْقٍ نُّعِيدُهُ وَعْدًا عَلَيْنَا إِنَّا كُنَّا فَاعِلِينَ

''yaratılışı nasıl başlattıysak o şekilde tekrarlayacağız. Bu bizim sözümüzdür, onu mutlaka yaparız..''(Enbiyâ/104)

28.01.2025 /Fethiye
6
Genel Şiirler / BİR HASTA
« Son İleti Gönderen: mustafakaya Ocak 29, 2025, 03:29:57 ÖS »
HASTA

kımıldamadan
her yanı kırıklar içindeymiş gibi
yatıyor bir hasta
bir ömür gibi geliyor bu
geçmeyen ağrılar
iniltilerle
acı çekiyor bakışları
yığınla günah
hatalar yapmış
bin pişmanlık çizgileriyle
yüzünü sarmış korku
elleri tutmuyor
parmakları oynamıyor
ayakları kımıltısız
boyun ölü
yaptığı tek şey
sırt üstü uzanmak
hiç kalkmamak
ciğerler iflas
gözler çukur
imkansız bir yolculuk
yaşamak imkansız
kısa bir an
beklenen bekleniyor
bir ibretli son
bir veda hali
bakışlardaki çaresizlik
bir hiçlik
geldi geçti yazık
hastayı
şu yer yatak
anlatsın artık .

mustafa kaya
14.06.2007 / çengelköy


NOT : Hayatımda ilk kez , ölen birinin son dakikalarını anlarını gördüm anlatılmaz bir ifade duygu çığlık ölüm korkusu derin pişmanlık bakışlarına şahit oldum.
7
Yazılarım / ANAHTAR
« Son İleti Gönderen: mustafakaya Ocak 25, 2025, 04:20:20 ÖS »
ANAHTAR

Kaydım ve düştüm , kaldırım taşlı yolu değil de , yeşil çimenli bahçenin içinden geçmeyi istedim , ayağımda spor ayakkabısı ,yağmurun ıslattığı çimenler ve su birikintisi olan patikadan geçiyorum , ilerlerken kaydım sendeledim düşmemek için seri hareketler yaptım ama nafile , sol tarafım çamur olacak şekilde düştüm kapaklandım , hemen kalktım ve hiç bir şey olmamış gibi
o halimle markete girdim alışverişimi yaptım çıktım , bir yandan da düşerken elim parmaklarım bileğim yerinde mi diye küçük hareketler yapıyorum , bir iki parmağım acıyor ama korkulacak bir şey yok , insanlar çamur olmuş paltoma pantolunuma bakıyorlar hayret ve ilgiyle , bense bozuntuya vermiyor her şey yolunda havası ile gayet rahat hareket ediyorum , neyse arabaya binip eve gelince anahtarlarımın olmadığını fark ediyorum , ve düştüğüm yere düşürmüş olacağıma da ihtimal vermiyorum , okulu arıyor acaba odanın kapısında bırakmış olabilir miyim diye soruyorum fakat hayır orada değilmiş , çaresiz düştüğüm yere dönüp zayıf bir ihtimalde olsa keşif yapmak istedim , düştüğüm yere gelinceye kadar her yere iyice bakınıyorum , ayakkabımın kayma izi ve düştüğüm izler burada , o da ne ! , işte otların içinde parlak metal bir şeyler var , yaşasın ..! bu benim anahtarlarım , öyle mutlu oldum ki anlatamam , yıllarca birbirini görmeyenlerin mutlu kavuşmaları gibi,ya da müjdeli haberler alanların sevinçleri , veya takdir alan bir öğrencinin kabına sığmaz sevinci ,Allah'ım binlerce kez sana hamd olsun , daha önce de maaş çektiğim kartımı düşürmüşüm haberim yok , bir telefon kartım güvenli ellerde , bulan eski mezun öğrencilerim adımdan tanımışlar yakın karakol polisine vermişler , ah bu ikinci oluyor kaybettiğimi bulma sevinci.

mustafa kaya

25.01.2018/çengelköy
8
Yazılarım / MİKROFON
« Son İleti Gönderen: mustafakaya Ocak 25, 2025, 04:16:42 ÖS »
MİKROFON

İster inansın ister inanmasın kulaklar, mikrofondan yankılanan ses büyülemişti herkesi.Birbirine olumlu baş hareketleri ile yetişkinler , kendilerini müziğin ve sesin ritmine kaptırmışlardı.Dinleyenlerin onayını alan sesin sahibi liseli genç bir kız.Bütün gözler ona dönmüştü.Genç kız okulun gençlik şöleni olarak tertiplenen kalabalığa okuyordu.Mikrofon ona bütün duygularını haykırmaya yardımcı oluyordu,arada bir tutuyor bazı bırakıyor, profosyonel bir şarkıcı gibi sahnenin gereği eskizleri tekrarlıyordu.O kadar içten ve duygusal bırakıyordu ki şarkıya kendisini,inanılmaz bir yok oluş yaşıyordu. Kendini kaybedercesine mikrofonda eriyip giden genç kızın,tüm sevinci ve mutluluğu şarkının çığlıklara dönüşen ahengiydi.Giderek mavileşen mikrofon,sesi ve ses kıvrımlarını duygu renklerini olduğu gibi veriyordu.Genç kız İstanbul kadar güzelleşen sesi ile boğaza nazır okul bahçesinden tüm şehre müziğin sesini veriyordu.Kendine bu kadar güvenen ve mikrofonla bu kadar uyumlu bir ikili ancak bu kadar olabilirdi.Şarkı uzun ve anlatmak istediği hüzünlü notalarında genç kızın yüzü çok sahiciydi.Öyle bütünleşiyor ki kendi hayat hikayesini anlatır gibiydi.Yabancı bir parça olmasına rağmen tüm ses ve nefes yabancı kelime telafuzları , olması gerektiği gibi çıkıyordu.Şarkının sözlerini merak edenlerin belki İstanbul ile ilgili olmasını istediğinden şöyle olabilir miydi ?(sözler bana ait) "hayalini yazıyorum durmadan suyun üzerine,/bugün mavi suya koşacağım,/bugün denizden geçeceğim,/bugün martılarla konuşacağım,/bugün seni sevdiğimi söyleyeceğim,/sen,beni fark etmesen de,ben seni seviyorum ya..!/reddetme beni,sev beni,kabul et gözlerimi,/bugün yağmasın yağmur,/güneşli bir gün ısıtsın bizi,/hadi İstanbul olalım,/boğaza koşalım mavi su ıslatsın bizi,/kabul et reddetme,/kabul et reddetme,/koşmak istiyorum ağlamadığım bir gün,/konuşmak istiyorum üzülmediğim bir gün,/yalnızım çok,kabul et beni,/sevilmek istiyorum kabul et ,/kaçalım gözlerin ağladığı dünyadan,/beni fark et,/beni fark et,/..", evet bu şarkı sözleri yabancı bir parçaya benzetme cümleleriydi .Bir parça bitmiş ikincisine başlayacak genç kız.Kendisini dinleyen öğrenci arkadaşlarından aldığı güçlü alkışın mutluluğu ile yüzü gülümsüyor,duygularını teşekkürlerini mikrofona söylüyordu.Şimdi daha hareketli bir parça haydi..anonsu ile yeniden başlıyordu şarkıya.Kendi esaretinden çıkmak ister gibi,çektiği her ne ise acılarından öç alır gibi.Haykırıyor,çığlık atıyor, sakinleşiyor gibi olup yeniden haykırışlar. Parçanın tonları ile coşan genç kızın sesinde özgürlüğe kaçışın sevinçleri saklıydı.Masum yüzü parçanın sert tonlarında geriliyor,mutlu renklerinde gülümsüyor,hüzün notalarında ağlamaklı oluyordu.Parçayı uyarlamasındaki haykırışları sahneye ve mikrofona sahip çıktığını daha iyi gösteriyordu.Parçalar bittiğinde mikrofonu bırakmak bırakmamak arasında kaldı ,bir arkadaşının işareti ile yabancı müzikten başkasını bilmez zannettiğimiz genç kız , nemrudun kızı türküsü ile bizleri şaşırtıyordu hem bu bir veda müziği oluyordu.Yakaladığı mutluluğu kaçırmış gibiydi sahneden inerken yüzünün fotoğrafı.Her şeye rağmen bugün İstanbul daha bir maviydi, elinde mikrofonu ile genç kızın şarkıları eşliğinde martılar daha bir çoğalmışlardı.Sahneden inen  öğrenciyi arkadaşları çağırıyordu Laall !! buradayız ...( adı Lal olan genç kız son sınıf öğrencisi , fakir bir ailenin tek kızı , kirada oturuyorlar , ve ünveriste sınavlarına hazırlanmak için parasızlıktan dersaneye yazılamamış )


mustafa kaya
24.05.2013/beylerbeyi

9
İnsan&Şehir Şiirleri / Ynt: İBRAHİM MARUF KAYA ŞİİRLERİ
« Son İleti Gönderen: mustafakaya Ocak 25, 2025, 04:13:43 ÖS »
KAR VE İBRAHİM MARUF

Ben İbrahim Maruf,
Kar yağıyor
Hiç durmuyor dışarıda kar annemin sesi :
'bak oğlum
kar çağırıyor seni '
Giyinip kuşanıp kucağında annemin çıkıyoruz
Poyraz esiyor
üşüyordu kar
Dört yaşındayım
Rüzgarı ve kar soğuğunu
Aldırmıyorum
Boyunca uzanıyorum
Hiç ağlamıyorum
Tanımaya çalışıyorum
Göğü, ağaçları, şehri
Kar rengini, kar tadını
Herkes herşey beyaz
Kar yağışına karışarak
Sevinçliyim
Götürüyor ruhumu
Kar taneleri
Kendimi bıraktım Rabb'ime
O'nun eli annemle
Kar yağışı sürüyordu
Yanlara açtım kollarımı
Orada bir cami kar içinde
Kar için annem :
'beyaz sürme,
beyaz kuğu' dedi
Kar ha bire yağıyor
Çok eğlendim karda
Kar beyaz bir huzurla.


22.01.2022/İstanbul
Mustafa kaya
10
Yazılarım / SINAV GÜNÜYDÜ
« Son İleti Gönderen: mustafakaya Ocak 25, 2025, 03:59:14 ÖS »
SINAV GÜNÜYDÜ
Açıköğretim sınavının ikinci günü , murtaza bekçi tiplemesi karşımda , ne için geldiniz , görevli misiniz , kime baktınız , girmek yasak , belgen var mı. vb, az geride polis memur arkadaşlar vardı onlara gerekli bilgi kimlik göstermiştim , buna rağmen okul görevlisi maşaallah cansiparane (!) görev yapıyor ,  bu iyi niyetli temiz işgüzara cevap bile vermeden içeri giriyordum selamun aleykum diyerek içerideki polislere sıcak bir ayak üstü iyi görevler diliyorum, hava çok soğuktu ve kar serpiştiriyordu , iyi ki çay hazırdı ve kendime gelinceye kadar saymadım kaç bardak içmiştim , köprüden avcılar metrobüsüne bindiğimde saat 07.05 ti , okula geldiğimde 07.40 , hamd olsun öğle öncesi ve sonrası sınavlar iyi güzel gayet disiplinli geçti , tekrar dönüş için metrobüse saat 15.45 te biniyordum , köprüde indiğimde derin bir nefes aldım , bu arada boğazı geçerken bir iki fotoğraf çekmiştim tıka basa dolu metrobüste , kimse benim gibi meraklı değildi, herhalde onlar çok çektiler bu manzaralardan , çünkü ben akıllı telefon sahibi olalı üç hafta ancak olmuştu , bakalım bendeki merak heyecan ne zaman geçecek, diğerleri gibi hissizleşecek miyim , bakalım bende mi hiç bir güzelliği çekmek için yerimden kımıldamayacağım ..

04.10.2022
Mustafa Kaya
Sayfa: [1] 2 3 ... 10