Gönderen Konu: AYETLER  (Okunma sayısı 16 defa)

mustafakaya

  • Administrator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 1990
    • Profili Görüntüle
AYETLER
« : Nisan 13, 2024, 10:34:54 ÖS »
ALLAH YETER :

(Talak-2)

وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجًاۙ                                                                 

''Kim Allah'a saygı duyarsa, O, kendisine bir çıkış yolu yaratır..''

(Talak-3)

وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُۜ وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ فَهُوَ حَسْبُهُۜ اِنَّ اللّٰهَ بَالِغُ اَمْرِه۪ۜ قَدْ جَعَلَ اللّٰهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا

'' Allah, onu hiç beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah'a dayanıp güvenirse, O, kendine yeter. Şüphesiz Allah, dilediği şeyi sonuca ulaştırır. Allah her şey için bir ölçü belirlemiştir..''

(Casiye /7)

وَيْلٌ لِكُلِّ اَفَّاكٍ اَث۪يمٍۙ

" Gerçeği sürekli ters yüz eden , günaha düşkün olan herkesin vay haline.!"

(Fussilet/21)

وَقَالُوا لِجُلُودِهِمْ لِمَ شَهِدْتُمْ عَلَيْنَا ۖ قَالُوا أَنْطَقَنَا اللَّهُ الَّذِي أَنْطَقَ كُلَّ شَيْءٍ وَهُوَ خَلَقَكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

"Derilerine: “Niye aleyhimizde şahitlik ettiniz?” diye soracaklar, onlar da “Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu. Sizi ilkin yaratan O’dur; O’nun huzuruna çıkarılıyorsunuz” diye cevap verecekler.

(Fussilet/22)

وَمَا كُنْتُمْ تَسْتَتِرُونَ أَنْ يَشْهَدَ عَلَيْكُمْ سَمْعُكُمْ وَلَا أَبْصَارُكُمْ وَلَا جُلُودُكُمْ وَلَٰكِنْ ظَنَنْتُمْ أَنَّ اللَّهَ لَا يَعْلَمُ كَثِيرًا مِمَّا تَعْمَلُونَ

"Kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin aleyhinizde şahitlik etmesine karşı önlem almıyordunuz. Sanıyordunuz ki Allah, yaptıklarınızın bir çoğunu bilmez."

(Bakara /186 )

وَاِذَا سَاَلَكَ عِبَاد۪ي عَنّ۪ي فَاِنّ۪ي قَر۪يبٌۜ اُج۪يبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ اِذَا دَعَانِۙ فَلْيَسْتَج۪يبُوا ل۪ي وَلْيُؤْمِنُوا ب۪ي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ

'' Kullarım beni sana sorarlarsa, ben onlara yakınım. Bana dua edenin duasına karşılık veririm. Onlar da benim çağrıma cevap versinler ve bana güvensinler ki olgunlaşabilsinler..."

(Mümin /60)

وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُون۪ٓي اَسْتَجِبْ لَكُمْۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَت۪ي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِر۪ينَ۟

'Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir)ler; cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir.”

NOT : Kâf 16 . ayet ışığında : O kadar yakınım ki, şahdamarından bile; dolayısıyla Bana yakın olmak isteyen şahdamarına, yani kendine yakın olmak zorundadır. Kendini kaybeden beni dünden kaybetmiştir.  Dua kalbin Allah’la konuşmasıdır. Allah Rasûlü duanın önemini şöyle izah eder: “Allah katında duadan daha üstün bir insan davranışı yoktur” . “Bana kulluğunuzla davetiye gönderin ki, ben de rahmet ve ödülümle davetinize icâbet edeyim”. Ya da Elmalılı’nın ifadesiyle: “Benden beni isteyin size icâbet ederim, beni bulursunuz; beni bulansa her şeyi bulmuş olur”. Dua kulun Allah karşısındaki esas duruşudur. Dua etmek ilâhî bir lütuftur, duanın kabulü fazladan bir lütuftur. Dua etmek, bizzat kabul olmuş bir duadır. Allah’tan isteyenin, kendisine isteği verilse de verilmese de onuru ve hatırı artar. Allah’tan başkasından isteyenin isteği verilse de verilmese de onuru azalır.Bu kadar büyük ve ölümsüz bir hakikati bu denli sade ve yalın bir dille anlatmak ancak kelâm-ı ilâhîye mahsus bir özellik olsa gerek. Bana ulaşmak için başka bir varlığı aracı edinmeniz, “vesile” aramanız gerekmez. Ayette Müşriklerin, “Allah'a yaklaşmak için ilah edindiklerini” iddia etmelerine cevap verilmektedir. Duanın sadece Allah’a özgü olması gerekliliği, ayetteki “Ben” zamiri ile iyiden iyiye vurgulanmıştır. Allah; “Kullarım” ifadesini kullanarak insanlara karşı büyük bir incelik gösterirken, “Ben onlara yakınım,” diye buyurarak da buradaki “Ben” zamiri ile duaların yalnız ona has kılınması gerekliliğini de ortaya koyuyor. Ayrıca dikkat edilmelidir ki “Onların duasını işitirim.” demiyor, “Dua edenin duasına karşılık veririm.” buyuruyor. Bu yakınlığın arkasından da kullarının da kendi çağrısına olumlu karşılık vermesini, yani Hakk’a karşı ilgili ve duyarlı olarak Allah’ın istediği şekilde, samimi kul bilinci ve farkındalığıyla yaşamalarını istiyor.Ayette; dualara icabet eden Allah “çalışan hiçbir kimsenin yaptığını boşa çıkarmayacağım” ifadesiyle kuru bir duaya değil, çalıştıktan ve gerekeni yaptıktan sonra dua etmeye vurgu yapıyor. Kötülüklerin örtülmesi ve günahların silinmesi için hicret edenlerin gayretini, samimiyetini, fedakârlığını ve kahramanlığını örnek veriyor. Yani bu dünyanın gelip geçici zevkleri için değil, ahiretin sonsuz ve sınırsız nimetlerini kazanmak için daima iyiliğe, güzelliğe yönlendirecek faaliyetlerin olmasını, her türlü zulmü, haksızlığı, kötülüğü, fitneyi ortadan kaldıracak çalışmaların bulunmasını istiyor.
“Bana dua edin, duanıza cevap vereyim” ifadesi, “yapmanız gerekeni yaptıktan sonra istediklerinizin mantîkî ve ilahi emirlere paralel bir temeli varsa duanızı kabul edeyim” demektir. Dua, insanın yaratıcısına karşı iman, güven ve tevhit telakkisinin bir gereğidir. Bir pazarlık ya da işi tamamen Allah’a havale etmek değildir. Çalışmadan, çabalamadan, gerekli önlemi almadan, elinden gelen tüm gayreti göstermeden Allah’a dua etmek saygısızlık olur. Bu arada ifade etmek gerekir ki; Allah’a inanmak ve Ona dua etmek kulluk için yetmez. Sınırlı ve aciz olarak yaratılan insan, sınırsız ve sonsuz kudret sahibi olan Allah’la birlikteliği hayatın gerçeği haline getirmeli. “Nerede olursam olayım O benimle beraberdir” bilinciyle davranışlarında ölçülü olmalı. Fıtratına üflenen ruhla, yaratılışta kendine lütfedilen hasletlerle yaşarken Kur’an’ın desteğini de alarak cennetin varisi olma yolunda gayret göstermelidir. Dua kulun Allah karşısındaki esas duruşudur. Dua etmek ilâhî bir lütuftur, duanın kabulü fazladan bir lütuftur. Dua etmek, bizzat kabul olmuş bir duadır. Allah’tan isteyenin, kendisine isteği verilse de verilmese de onuru ve hatırı artar. Allah’tan başkasından isteyenin isteği verilse de verilmese de onuru azalır.

(Al-i İmran/195)

فَاسْتَجَابَ لَهُمْ رَبُّهُمْ اَنّ۪ي لَٓا اُض۪يعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِنْكُمْ مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰىۚ بَعْضُكُمْ مِنْ بَعْضٍۚ فَالَّذ۪ينَ هَاجَرُوا وَاُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَاُو۫ذُوا ف۪ي سَب۪يل۪ي وَقَاتَلُوا وَقُتِلُوا لَاُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّـَٔاتِهِمْ وَلَاُدْخِلَنَّهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۚ ثَوَابًا مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الثَّوَابِ

''Rableri onlara şöyle karşılık verir: “Erkek olsun, kadın olsun, sizden kim iyi bir çaba gösterirse çabasını boşa çıkarmam. (Benim katımda) birinizin diğerinden farkı yoktur. Hele hicret eden, yurdundan çıkarılan, yolumda eziyet gören, savaşan ve o yolda öldürülenler var ya; onların kötü işlerini de örter, onları, katımdan bir ödül olarak içinden ırmaklar akan bahçelere sokarım. Güzel ödül Allah katındadır.”

(Bakara - 168)

يَا أَيُّهَا النَّاسُ كُلُوا مِمَّا فِي الْأَرْضِ حَلَالًا طَيِّبًا وَلَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ ۚ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُبِينٌ

''ey insanlar ! yeryüzündeki her şeyin helal ve temiz olanlarından yiyin ! Şeytan’ın izinden gitmeyin ! o sizin açık düşmanınızdır.."

(Bakara - 169)

إِنَّمَا يَأْمُرُكُمْ بِالسُّوءِ وَالْفَحْشَاءِ وَأَنْ تَقُولُوا عَلَى اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ

''o(şeytan ) , sizden kötülükler ve çirkinlikler yapmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi ister...''


13.04.2024




AYETLER  :

(A'raf-196)

اِنَّ وَلِيِّيَ اللّٰهُ الَّذ۪ي نَزَّلَ الْكِتَابَۘ وَهُوَ يَتَوَلَّى الصَّالِح۪ينَ

'' Hiç şüphesiz, benim velim Kitabı indiren Allah'tır ve O salihlerin koruyuculuğunu (veliliğini) yapıyor..''

(Fatır-29)

اِنَّ الَّذ۪ينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللّٰهِ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً يَرْجُونَ تِجَارَةً لَنْ تَبُورَۙ

''Kuşkusuz Allah'ın Kitap'ını okuyanlar, salatı ikame edenler ve rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve açık olarak ihtiyaç sahiplerine verenler, asla kesilmeyecek bir kazanç umabilirler..''

NOT : Ayette geçen Salat : namazı gözetmek olmasının yanında Şirkten arınmış bir bilinçle Allah'a yönelmek. İbadete layık yegâne ilahın Allah olduğuna inanmak. Yardımlaşmayı, dayanışmayı ve destek olmayı canlı ve diri tutmak şeklinde de yoruma açıktır. Burada sözü edilen “kitap” vahyedilmiş Kur’an olduğu gibi, önceki ayetlerde dikkat çekilen kainat kitabı da olabilir.,Burada geçen [tilâvet] kelimesi okuyup aktarmanın yanı sıra onun emrettiği gerçekleri uygulamak anlamını da içermektedir.Tilavet, “takip etmek, izlemek, yansıtmak” demektir. Dilin ve organların okumasıdır. Kırâet gibi entelektüel faaliyet değildir. Bu yüzden Kur’an okurken Allah’a sığınmayı emreden âyetlerde tilâvet değil kırâet kullanılır (16:98). Çünkü şeytan, Kur’an’ı anlama çabasına yönelik kıraeti —tilaveti değil- saptırır. Kırâet tek kelimede olur, tilâvet olmaz .


08.05.2024

« Son Düzenleme: Mayıs 08, 2024, 10:41:41 ÖS Gönderen: mustafakaya »