Gönderen Konu: MESCİD-İ DIRAR  (Okunma sayısı 216 defa)

mustafakaya

  • Administrator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 2414
    • Profili Görüntüle
MESCİD-İ DIRAR
« : Mayıs 04, 2024, 08:41:27 ÖS »
DIRAR MESCİDİ KONUSU :

(Tevbe-107)

وَالَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مَسْجِدًا ضِرَارًا وَكُفْرًا وَتَفْر۪يقًا بَيْنَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَاِرْصَادًا لِمَنْ حَارَبَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ مِنْ قَبْلُۜ وَلَيَحْلِفُنَّ اِنْ اَرَدْنَٓا اِلَّا الْحُسْنٰىۜ وَاللّٰهُ يَشْهَدُ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ

'' Bir de zarar vermek, küfrü pekiştirmek, mü'minlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah'a ve Peygamberine karşı savaşmış olanın gözcülüğünü yapmak için mescid edinenler var. Bunlar: "Biz iyilikten başka bir amaç gütmedik" diyecekler. Allah onların yalancı olduklarına şahitlik etmektedir..''

NOT : İslam tarihinde adına [Mescid-i Dırâr] yani “zarar vermek için inşa edilen mescit” olarak bilinen bu mescidi yapanlar, İbn Abbâs’ın verdiği bilgiye göre 12 veya 17 kişilik bir münafık gruptu ve bu mescitle Kuba Mescidi’ne zarar vermeyi, böylece İslam toplumunu bölmeyi amaçlamışlardı. Burada sözü edilenlerin başında Hanzala’nın babası rahib Ebû ‘Âmir gelmekteydi. Bu kişi Hz. Muhammed, peygamberliğini ilan edince ona düşman olmuştu; çünkü böylece liderliği sona ermişti. Bu kişi Hz. Muhammed’e hitaben ‘Seninle savaşan bir topluluk bulduğumda, mutlaka onlarla birlik olur, sana karşı savaşırım’ demişti. Huneyn Günü’ne kadar bu savaştan ve mücadelesinden geri durmamıştı. Hevazin Kabilesi hezimete uğrayınca, Şam’a gitmiş ve oradan münafıklara şöyle haber göndermişti: ‘Gücünüzün yettiğince kuvvet ve silah hazırlayın; benim için bir mescit yapın; zira ben şimdi Kayser’e gidiyorum. Kayser’in yanında bulunan orduları alıp geleceğim. Böylece Muhammed ve yanındakilere karşı kıyam edeceğim.’ Bunun üzerine münafıklar bu mescidi yapmışlar ve o mescitte kendilerine namaz kıldırması için Ebû ‘Âmir’in gelmesini gözleyip durmuşlardı .“Mescid-i Dırâr”, Kuba mescidinin karşısında münafıkların inşa ettikleri, fitne ve fesat yuvası ve mühimmat deposu olarak kullandıkları ve fakat mescit diye adlandırdıkları bir yerdir. Sözlükte “zarar vermek, muhalefet etmek, karşı çıkmak, problem çıkarmak” anlamlarına gelen “dırâr” sözcüğü “mescid” kelimesiyle birlikte “zararlı mescid” anlamına gelmektedir.Müslümanlara zarar verme amacıyla kurulduğu için Kur'an'da Mescid-i Dırâr olarak nitelenmiş ve daha sonra da hep bu adla anılmıştır. Münafıklar İslâmiyet’in Medine’de güçlenerek yayılmasından rahatsızlık duyuyor ve bu gelişmeyi önleyemedikleri için kahroluyorlardı. İslâm aleyhindeki faaliyetlerini açıkça ve rahatça yapamadıkları için Müslümanların takibinden kendilerini koruyacak, gizli ve sinsi çalışmalarını yürütmeye elverişli bir merkeze ihtiyaç duyuyorlardı. Medineli münafıklar planlarını gerçekleştirebilmek için Hristiyan bir rahip olan Ebu Amir’in görüşünü aldılar. O da onlara mescit şeklinde bir merkez kurmaları tavsiyesinde bulundu. Bunun üzerine münafıklar, M. 630 senesinde Medine'de Kubâ Mescidi’ne yakın bir yerde sözde bir mescit inşa ettiler. Yaptıkları bu yerde -mescit olduğu intibaı hâsıl olsun diye- Hz. Peygamber’in namaz kılmasını istediler. Bunun üzerine bu ayetler nazil oldu ve Hz. Peygamber, Malik b. Duhşüm ile Asım b. Adiy’e “Şu cemaati zalim olan yere (mescide) gidiniz, orayı yakıp yıkarak yerle bir ediniz” diye talimat verdi. Onlar da gidip binayı yıkarak yerle bir etti. Çünkü fitne katilden beterdir , Nifak, birden çok inanca sahip olmak, inanmadığı halde çıkarı için ve çeşitli nedenlerle inanıyor gibi görünmek, ikircikli davranmak, Müslümanlara olan düşmanlığını gizlemek demektir , böyle bir kötü niyetle toplanma yeri örgüt evi haline getirme niyetiyle yapılan bir mescid. İslam tarihinde “Mescid-i dırar” olarak bilinen ve münafıkların yaptırdığı bir mesciddir bu . Hazrec kabilesinden Ebu Amir, Hz. Peygamber’in azılı düşmanlarından olup Hıristiyan bir keşiş idi. Uhut savaşında müşriklerin safında yer aldı. Daha sonra Suriye’ye yerleşti. Bizans Kralı Heraklius’u, Müslümanların aleyhine kışkırtmaya başladı. Kendisi Medinelilerle sürekli haberleşmeye ve onları örgütlemeye çalıştı. H. 9. yılda Medine’yi istila etmek üzere Bizans Kralı’nın bir ordu göndereceği haberini adamlarına ulaştırdı. Onlardan bir karargâh ve bir üs olarak kullanılıp, toplanma mekânı olarak Kuba yerleşim bölgesinde bir mescit yapmalarını istedi. Onlar da bir mescit yaptılar. Hz. Peygamber Tebük Seferi’ni, aldığı istihbarat üzerine Bizans’a fırsat vermemek için yapmıştır. Seferden dönüşte, münafıklar, Hz. Peygamber’i orada namaz kılması için davet etmişlerdi. O da söz vermişti. Ancak ayetle uyarılınca, Hz. Peygamber gitmekten vazgeçti ve mescidi yıktırdı.

(Tevbe-108)

لَا تَقُمْ ف۪يهِ اَبَدًاۜ لَمَسْجِدٌ اُسِّسَ عَلَى التَّقْوٰى مِنْ اَوَّلِ يَوْمٍ اَحَقُّ اَنْ تَقُومَ ف۪يهِۜ ف۪يهِ رِجَالٌ يُحِبُّونَ اَنْ يَتَطَهَّرُواۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُطَّهِّر۪ينَ

'' Orada asla (Namaza)durma , ilk yapıldığında takva üzere yapılan mescit, içinde bulunmaya daha layıktır. Orada arınmayı seven kişiler vardır. Allah, arınmak isteyenleri sever..''

NOT : Ayet günümüz Müslümanlarına da temeli takva ile inşa edilmemiş, iyi niyetle yapılmamış, kibir, gösteriş, riya vb. maksatlarla yapılmış ibadethanelere girilmemesi, namaz da kılınmaması gerektiği mesajını vermektedir. (Fitne-fesat odakları, güya temiz niyetlerinden kaynaklanan söz konusu istekleri neticesinde yeni bir cami yaptılar. Daha sonra Hz. Peygamber’e (s.a.a) gelerek “Efendimiz! Yeni mescidimize gelmenizi ve açılış merasimi olarak ilk cemaatle namazı sizin kıldırmanızı rica ediyoruz” dediler. Fakat Resulullah (s.a.a), teklifin yerine getirilmesini bir süre erteletti. Daha sonra Hz. Peygamber (s.a.a) Tebûk’e sefere çıkınca bu münafıklar da haince seri faaliyetlerine başladılar. Bu yeni mescitle kendilerini teşkilatlandırmaya ve İslam’a karşı komplolar düzenlemeye devam ettiler. Hararetle bekledikleri Müslümanların yenildiği haberini alır-almaz Abdullah b. Ubeyy’i kendilerine kral yapmayı kararlaştırdılar. Ama seferden dönüş esnasında, Medine’ye yakın “zi-Evan” denilen yerde bu ayetin inmesi üzerine Peygamber (s.a.a) şehire girmeden önce Müslümanların gidip o mescidi yıkmalarını emretti.) .Bu uyarı boşuna değil. Çünkü Rasulullah’ı mescidlerine davet etmişlerdi. Amaçları o fesat yuvasını meşrulaştırmaktı. Vahiy bu uyarıyı yapmasaydı, Allah Rasûlü bu davete icâbet edebilirdi. Ama bu, oranın fesat yuvası oluşu gerçeğini değiştirmezdi. Âyet öncelikle mânevî arınmayı ifade eder. Bununla birlikte maddî temizliğe de işaret eder. Nitekim Efendimiz Allah’ın övgüsüne mazhar olan Medinelilere nasıl temizlendiklerini sorunca, onlar abdesti ve guslü söylemişlerdi. Efendimiz âyetteki mübalağa kipini delil göstererek “Bunları hepimiz yapıyoruz, sadece sizin yaptığınız daha özel ne var?” diye sorunca tuvalette suyla temizlendiklerini söylemişler, “İşte (gerçek sebep) bu!” demiş; ashabına yönelerek “Hepiniz öyle yapın!” buyurmuştur (İbn Mace).“Doğrusu, takvâ üzerine kurulu bir mescid en uygunudur...” vb. Bazı müfessirler burada sözü edilen mescidin, Hz. Peygamber’in ya da arkadaşlarının inşa ettikleri ilk mescid olması bakımından, Hz. Peygamber’in H. 1. yılın Rebiülevvel ayında Medine’nin yakın köyü ya da kenar mahallesi Kubâ’ya vardığında orada yapımına başlanan Kubâ mescidi olduğu kanaatindedirler. Ne var ki, Hz. Peygamber’in, buradaki “takvâ (Allah’a karşı sorumluluk bilinci) üzerine kurulu mescid” tanımını daha sonraki dönemlerde inşa edilen Medine’deki mescidine de yakıştırdığını ifade eden sahih Hadisler vardır . Dolayısıyla, buradaki tavsif ve tanımlamanın, yapımcıları tarafından gerçekten ve samimî olarak içlerinde yalnızca Allah’a ibadet edilsin diye kurulmuş her mescid için geçerli olduğunu söylemek en doğrusudur. Bu son görüş müteakip ayetle de zaten doğrulanmaktadır. Medine münafıkları, Hıristiyan olan ve İslâm aleyhinde kışkırtmalarda bulunan birisiyle işbirliği yaparak, üs olarak kullanılmak üzere bir mescid inşa etmişler, Peygamberimizden de burada ilk namazı kıldırmasını istemişlerdi. Peygamberimiz o sırada Tebük seferinin hazırlığı içinde bulunduğu için, “Dönüşte” cevabını vermişti. Sefer dönüşünde bu âyetler nazil olunca Peygamberimiz bu mescidi yaktırdı. Âyette geçen ve onun “zarar vermek üzere” bina edildiğini bildiren dırar sözcüğü nedeniyle bu sözde mescid, “Mescid-i Dırar” adıyla şöhret bulmuştur. Özetlersek , Mekânlar değerlerini sizin ona verdiğiniz isimlerden değil, kullanım amaçlarından alırlar. Mescid-i Dırar’ı inşâ edenlerin başında Hazrecli papaz Ebu Amir vardı. Birkaç düzine taraftarıyla Müslümanlar aleyhine yoğun bir faaliyet yürütüyordu. Uhud’da mü’minlere karşı müşriklerin safında savaştı. Kaybedince Suriye’ye kaçtı ve oradan Medine’deki münafıkları örgütledi. Onlara Kuba yakınlarında bir mescid inşâ etme talimatı verdi. Bu görünüşte mescid, gerçekte münafıkların karargâhı idi.

(Tevbe-109)

اَفَمَنْ اَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلٰى تَقْوٰى مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانٍ خَيْرٌ اَمْ مَنْ اَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلٰى شَفَا جُرُفٍ هَارٍ فَانْهَارَ بِه۪ ف۪ي نَارِ جَهَنَّمَۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ

''Binasını takva üzere, Allah rızası için kuran kimse mi, yoksa binasını uçurumun kenarına kurup da onunla birlikte Cehennem ateşinin içine yuvarlanan kimse mi daha hayırlıdır ? Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez..''

NOT : Bugün de dünyanın değişik yerlerinde bazı devletler ve hükümetler hem dini istismar hem de dini ve dindarları kontrol altında tutmak ve onların desteğini çekmek için camiler yaparlar. Ancak camilerin fonksiyonlarını icra ederek cemaatin uyanmasından kaygı duydukları için daima korku duyarlar. Nitekim bazı İslam ülkelerinde hükümetler tarafından kurulmuş olan camiler aynı hükümetlerin devrilmesine sebep olmuştur. Ayetin Bu edebî değerli yüksek benzetme, insan davranışlarını da tıpkı binalar gibi “temelli” ve “temelsiz” şeklinde ikiye ayırıyor. Sorumluluk ahlâkı üzerine inşâ edilmiş bir vicdanın eseri değilse, o kişiden sadır olan iyiyi temelsiz sayıyor. Temelsiz iyilikler ise hasbî değil hesabî, erdeme değil çıkara dayalı oluyor.

29.04.2024