MUCİZE NEDİR?
(İbrahim - 11)
"Resulleri onlara dediler ki: 'Doğrusu biz, sizin gibi yalnızca bir beşeriz, ancak Allah kullarından dilediğine lütufta bulunur. Allah'ın izni olmaksızın size bir delil getirmemiz bizim için olacak şey değildir. Mü'minler, ancak Allah'a tevekkül etmelidirler.''
NOT : Mucizeler, doğrudan Allah’ın fiilleridir. Peygamberler, ellerinde olmadığı için, istedikleri zaman mucize gösteremezler. Mucize, bir irşad ve tebliğ aracı olmadığı gibi, toplumun ıslahı için uygulanan bir yöntem de değildir. Sadece peygamberliğin kanıtlanması için Allah tarafından geçici olarak lütfedilen bir olaydır. Peygamberlik de seçimle kazanılan ya da çalışarak, eğitim görerek, ticaret yaparak elde edilen bir meslek değildir. Ayetin ikinci cümlesinde de belirtildiği gibi peygamberlik Allah’ın iradesiyle takdir edilen bir vazifedir. Allah bu vazifeyi istediği toplumdan arzu ettiği kişiye verir. Bu arada şunu da belirtmek gerekir ki; peygamberin akrabası olmak, onunla aynı dili konuşmak ya da aynı bölgede yaşamak, aynı soydan gelmek kimseye bir imtiyaz ve itibar kazandırmaz. İtibarlar, terakkiler peygamberlerin getirdiği ilahî buyruklara gösterilen bağlılıkla yani yolundan giderek, iyi ve faydalı eylemlerle kazanılır.
Mucize, insanların benzerini meydana getirmekten aciz kalacakları, peygamberlerin, peygamberliğini ispat etmek için meydan okuma üslubuyla zuhur eden harikulade olay demektir. Her peygambere kendi devrine ve durumuna göre Allah tarafından mucizeler verilmiştir. Peygamberler, hangi mucizelerle peygamberliklerini kanıtlayacaklarsa o mucizeleri göstermişlerdir.Onun için peygamberlere, mucizelerinin farklılığına ve büyüklüğüne bakarak üstünlük izafe etmek doğru değildir. Mucizeler tamamen Allah’ın fiilidir ve peygamberlerin bunlara herhangi bir katkıları yoktur ve Allah’ın izni olmadan peygamberlerin mucize gösterme gibi bir yetkileri ve kabiliyetleri de yoktur. "Allah'ın izni olmadan hiçbir peygamberin bir mucize getirmesi söz konusu olamaz…” (Mü’min/78)
Kur’an’da kıssası anlatılanların peygamberlerin tamamı olduğu algısı yanlış olduğu gibi, peygamberlerin sadece Orta Doğu’ya gönderildiği iddiası da doğru değildir. Kur’an’da kıssası anlatılanlar o dönemdeki muhatapların haklarında bilgi veya duyum sahibi olduğu peygamberlerdi. Zira Mekkeli müşrikler Kur’an’da kıssası anlatılan hiçbir peygamber için itirazda bulunmamıştır; çünkü kendileri de söz konusu peygamberler hakkında az veya çok bilgi sahibiydiler. İşte bu cümlede de esasında dikkat çekilen husus budur ve Nisâ:163,164’
teki bilgiyle de tamamen uyum söz konusudur.Kıssası hiç anlatılmayan bir çok elçi olduğuna göre, Kur’an’da anlatılanların seçimi çok özel mesajlar taşısa gerektir. Mesela Âdem’in mesajı: “Adam olmanın yolu hatasızlıktan değil hatayı itiraftan geçer”. Nûh’un mesajı: “Sen karada gemini yap, deniz lazım olursa Rabbin onu ayağına getirir”. İbrahim’in mesajı: “Hiçbir Nemrud’un ateşi imanı yakamaz”. İsmail’in mesajı: “Sen Allah’a kurban olursan varlık sana kurban olur”. Yakub’un mesajı: “Saf sevgiye iki göz verirsen, bin gözün görmediği bir burun kazanırsın”. Yusuf’un mesajı: “Bir kişi sabır, sebat, ilim, hikmet, gayret, iffet ve hizmetle koca bir ülkenin kaderini değiştirir”. Musa’nın mesajı: “Firavun’un zulmü anaların rahmine kadar uzanmışsa Musa’nızı Firavun’un sarayında arayınız”.
hayatın “anlamdan ve amaçtan” yoksun olduğunu düşünen her nihilist aynı boşluktadır, oysa Hayat bütünüyle mucizedir; ancak bunu hayatın anlam ve amacını kavrayanlar görebilir: “Göklerde ve yerde nice ilahi kudret delili olan ayetler var ki, yanından geçip gidiyorlar da onlara dönüp bakmıyorlar bile” (12:105).
21.09.2024